10 Mayıs 2010 Pazartesi

Konaklama 3 - Konaklama Bulmak İçin 4 Yol

Bu gönderi bağımsız olarak okunabileceği gibi Konaklama 1 - Konaklama Çeşitleri ve Konaklama 2 - Kriterlerin Belirlenmesi yazılarının da devamı niteliğindedir. Konaklama konusundaki tüm ayrıntılar için bu dizi altındaki tüm yazıları okumanızı tavsiye ederim.

Herkese selam.

2 haftalık bir aradan sonra tekrar birlikteyiz. Aslında yazımı tamamlamış sadece yayınlımadan önce yapacağım son düzeltmeler için hafta sonunu bekliyordum  ki bu durumu engelleyici iki şey aniden ortaya çıkıverdi. Şey aslında aniden değil ama ikisinin arka arkaya gelmesi süreci yavaşlattı. Bunlardan birincisi ve asıl gecikmeye neden olanı Ubuntu adlı Linux dağıtımının yeni sürümünün yayınlamasıydı. İkincisi ise yeni bir işe başlamam ve dolayısıyla herşeye daha az vakit ayırabilmekle ilgiliydi.

Aşağıda linkini görmüşsünüzdür. Ubuntu -diğer Linux dağıtımları gibi- kendisi Windows'a alternatif, günlük ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz, bedava bir işletim sistemi. 6 ayda bir yeni sürümleri yayınlanan bu işletim sisteminin yayınlanması tabi ki beni heyecanlandırdı. Hemen apar topar yeni sürümü indirdim ve kuruluma geçtim. Her şey çok güzeldi ta ki blog iletilerini yazmak için artık metin editörü değilde ScribeFire adlı Firefox eklentisini kullandığımı ve onun yedeklerini almadığımı hatırlayana kadar :(

22 Nisan 2010 Perşembe

Konaklama 2 - Kriterlerin Belirlenmesi


Bu gönderi bağımsız olarak okunabileceği gibi Konaklama 1 - Konaklama Çeşitleri yazısının da devamı niteliğindedir. Konaklama konusundaki tüm ayrıntılar için bu dizi altındaki tüm yazıları okumanızı tavsiye ederim.

Arkadaşım Tansu hazır İstanbul'dayken bende o'nun yerinde kalacak, bu arada da kendime bir oda bulacaktım. 4 gün gibi az bir sürem yapmam gereken çok işim vardı. Ertesi sabah erkenden kalktım, hiç vakit kaybetmeden dizüstü bilgisayarımı açıp Gumtree.com'dan kriterlerime uygun oda ilanlarına bakmaya, not almaya ve randevu için mesaj göndermeye başladım. Daha önceki tecrübelerimden, başlangıçta küçük gibi görünen ama zaman ilerledikçe bir soruna dönüşen ayrıntılara takılmamak için kriterlerimi belirten bir liste hazırlamıştım. Bu kriterlerden bazıları çok açık, olmazsa olmaz diyebileceğimiz maddelerden oluşmasına karşın karşıma süprizlerin çıkmasını istemiyordum.

4 gün içerisinde zone'lar arasında dolaşıp yaklaşık 15 ev/oda gezdim. En sonunda kriterlerime uygun bir ev buldum. Doğrusu bu arayış sırasında bir liste hazırlamak çok işime yaramıştı. Hem "yeter ki akşam uyuyabileceğim bir yer olsun" vurdum duymazlığından kurtulmuş hem de arama sırasında arama detaylarını filtreleyerek hedefime daha çabuk ulaşmıştım. Tavsiyem sizde kriterlerinizi belirleyin ve kendinize bir liste hazırlayın. Sözleşmenizi imzalamadan önce az ya da çok yardımı olabileceğini düşündüğüm ve kendinize göre özelleştirebileceğiniz bu listeye hep birlikte göz atalım.

19 Nisan 2010 Pazartesi

Konaklama 1 - Konaklama Çeşitleri


Londra'ya gelmeden önceki planım şöyleydi: Gelmeden önce ayarladığım yeri beğenirsem ev sahibine bir teklifte bulunurum. 6 aylık sözleşme yaparız oda bana indirim yapar. Sonuçta pek fazla kimsenin haftada 120 pound veripte bu kadar süre kalacağını sanmıyordum. O, bir sözleşmesi ve sözleşme boyunca bir kira geliri olacağı için bense kalacak bir yer bulduğum için mutlu olacaktım.

Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. 3ncü haftanın sonunda teklifimi yapıp bir hafta düşünmesini istedim. Cevap olarak, çalıştığı aracı firmayla ilişkilerinin bozulmasını istemediğini bu yüzden de bu teklifimi kabul edemeyeceğini belirttiğinde bayağı üzülmüştüm. Kaldığım ev 3ncü Zone'da (bu "zone" kelimesini kullanmak bayağı bilim kurgu etkisi yapıyor bende :)) idi. Eğer trenden indikten, eğer yürümek istersem iki, yürümek istemezsem üç vasıta ile ulaşıyordum ama odam büyüktü, kendime ait bir banyo-tuvaletim vardı, evin kullanımı neredeyse tamamen bana aitti ve her sabah okula giderken "günaydınlaştığım" hoş bir bisikletçi İngiliz bir kız vardı. Ev sahibem Jo sabah 7'de çıkıyor akşam 7'de geliyor, yemeğini hazırlıyor ve odasına çekilip uyuyana kadar televizyon izliyordu ve bana hiç karışmıyordu. Her şey süperdi yani. Ancak haftada 120 Pound + Zone 3 Oyster Card masrafı + yeme-içme derken orada kalmak bana bayağı pahalıya mal oluyordu. Tecrübeli arkadaşlarım Tansu ve Vural ile birlikte bana bir oda aramaya başlamıştık. Ama bütçeme uygun evler hiçte bizim alıştığımız standartlara uygun değildi.

15 Nisan 2010 Perşembe

Yeni Çipli Pasaportlar


Oryantasyon için Almanya'ya gitmem gerektiğinde "Pasaportun var mı?" diye sormuştu fabrika müdürü Ümit Bey. Aslında vardı ama onu en son 1989'da kullanmıştım. 11 yaşımda  halimin fotoğrafını kabul etmeyeceklerine göre her halükarda da değiştirilmesi gerekecekti. Zaten Ümit Bey'de cevabımı beklemeden yeni bir pasaport edinmemi ya da var olanı uzatmak için gerekli işlemlere başlamamı istedi.

İşlemler için yerel emniyet müdürlüğüne gittiğimde görevli memurun beklemediğim bir sorusuyla karşılaştım: Hali hazırda sahip olduğum bir pasaportum var mıydı?

11 Nisan 2010 Pazar

Giderken Yanımıza Neler Alalım?

James'in Bakırköy'deki çatı katında düzenlediği Yılbaşı toplantısına davetliydim. Sohbetin ortasına sazan gibi atladığım için onlar "Christmas Carol" ifadesi ile yılbaşı ilahilerini kast ederken ben Charles Dickens'in aynı adlı romanından söz etmeye başlamıştım. Kırmızı suratlı Anglo Saksonlar garip garip suratıma bakıyorlardı zihinlerinde bir bağlantı kurmaya çalışarak. Büyük ihtimalle "Ne diyor bu ya?" diye ya da "Hmm... Çok zeki şimdi lafa karışıp ezilmeyelim." diye düşünüyorlardı. Bence tabi ki ikinci ihtimaldi yine de fazla uzatmayıp kenara çekildim.

Hava serin, yağışlı ve kırmızıydı. New Castle'dan Gill adındaki İngilizce öğretmeni ile camdan bakarken, yakında gideceğim için, İngiltere'nin hava durumu hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışıyordum. Sorduğum herkes "Burası çok soğuk bütün kazaklarını toparla getir." diyorlardı. Ama İngiltere hakkındaki en iyi bilgiyi bir İngilizden almak mantıklı değil miydi? Sordum bende "Havalar nasıldır acep?" diye. "O kadarda dert etme, buradan pek farkı yoktur aslında." diye cevapladı ve devam etti "Tek sorun yazında böyle olması!"

7 Nisan 2010 Çarşamba

Yeni Vize Başvuru Ücretleri ve Öğrenciler İçin Daha Katı Vize Kuralları Duyurusu


fotoğraf kaynağı

Herkese merhaba,

Bugün vize başvurularıyla ilgili olarak İngiltere konsolosluğunun daha önce yayınladığı ve dünden itibaren (6 Nisan 2010) yürürlüğe giren önemli bir haberden ve ardından da İngiltere'nin yabancı uyruklu öğrenciler için uygulamaya koyduğu/koyacağı kurallarla ilgili duyurusundan bahsedeceğim.

İlk haberimiz vize başvuru ücretleri ile ilgili. Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi İngiltere konsolosluğu

5 Nisan 2010 Pazartesi

Vize Başvuru Merkezi ve Evrakların Teslim Edilmesi



Bilmem hatırlıyor musunuz? 20 Kasım 2003 günü İstanbul'da eş zamanlı bombalar patlatılmıştı. Bu bombaların hedefleri HSBC Bankasının Levent'teki genel merkez binası, Şişli'deki bir sinagog ve son olarak Beyoğlu Tepebaşı'ndaki İngiltere Konsolosluğu'ydu. O korkunç olaydan sonra İngiltere Konsolosluğu vize için evrak toplama ve başvuru işlemlerini World Bridge firmasına devretti.

Tabi ki ben bunu bilmiyordum ve danışmanlık firmasındaki bayan evraklarımı kontrol ettikten ve sitenin yavaşlığı yüzünden

28 Mart 2010 Pazar

Yeni Tasarım


Herkese selam,

Gördüğünüz gibi artık yeni bir tasarımımız var! Tamda sayfayı taşıma planları yaparken Blogger.com'dan gelen bir maille tasarımı yenilem yoluda açıldı. Bende fırsatı hemen değerlendirdim tabii :)

Yeni tasarımın daha renkli ve görsel açıdan daha çekici olması bir yana kullanılabilirlik açısından da

22 Mart 2010 Pazartesi

Döviz Bozdurma Sanatı ve Haksızlığa Karşı Sesini Yükselt(ebil)menin Dayanılmaz Hafifliği


Birazdan okuyacağınız yazıdan bir sürü hayat dersi çıkarabilir ya da kişiliğimin psikolojik bir çözümlemesini yapabilirsiniz ancak ana tema her yerde (özellikle de hava alanlarında ve Oxford Street boyunca bir çok şubesi bulunan MONEY EXCHANGE bürolarında) bozdurulmaması gerektiği ve tabelaların iyice incelenmesi gerektiği üzerinedir.

Euro ile Pound paritesinin kapanması dolayısıyla elimdeki Euro'ları değiştirme gereği duymamıştım. Para lazım oldukça bir döviz bürosuna gidip bozduracaktım. Oxford Street üzerinde

14 Mart 2010 Pazar

Banka Hesabı ve Diğer Para Meseleleri




İngiltere'nin para birimi her zaman güçlü olmasına karşın hiçbir zaman dünya çapında çok konuşulan bir birim olmadı. Bizim memleketimizde ise 60 yılların etkisi ile Alman Markı, süper güç olup teknoloji ve ekonomiyi yönlendirmesi dolayısıylada Amerika'nın Doları her zaman cebimizin bir köşesinde yer aldı. Hal böyle olunca Avrupa Birliği'nin yükselen değer olması ile döviz bulundurma/biriktirme anlayışımız dışında birlikte iki şey değişti : 1) Alman Markı yerini Euro'ya bıraktı, 2) Euro ile Pound arasındaki kur farkı neredeyse kapandı. Dolayısıyla, Avrupa birliği üyesi olmasına rağmen, inatla Euro'ya geçmeyen İngiltere'nin para birimi o güçlü günlerini geride bıraktı. Mesela bugün itibariyle 1 GBP = 1.1 EU (6 Mart 2010 - http://finans.mynet.com/doviz.aspx) Değişmeyen en önemli şey ise -maalesef- Türk Lirası'nın her üç para birimine karşı (USD, GBP ve EU) güçsüz olmasıydı. Böylece imkanı olan herkes parasının enflasyon, devaluasyon vb. sarsıntılarda eriyip gitmemesi için